İmandaki tahrip, diğer felaketlerin de başlangıcı oldu. Toplumda İslami yaşantı azaldı, ahlak bozuldu. İnsanlar arası bölünmeler, mücadeleler başladı. Siyasi, sosyal ve ekonomik pek çok sıkıntılara maruz kalındı.
Bu felaketlerden kurtulmak için, yeni bir iman hamlesine ihtiyaç vardır. Çünkü iman, bünyesinde potansiyel muazzam bir gücü barındırmaktadır. Bu yüzden Üstad Bediüzzaman “Hakiki imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir” der. Bu potansiyel güç, bizim bütün problemlerimizi çözebilecek özelliklere sahiptir.
Toplumun imanını güçlendirebilirsek, geçmişteki parlak dönemlere benzer hallere kavuşabiliriz. Ümmeti yeniden canlandırabilir, insanlık âlemine örnek yeni bir toplum inşa edebiliriz.
Bugün huzur ve saadetini kaybetmiş bütün dünya, böyle bir toplumun özlemini çekmektedir.
İnanç, (iman) İslâm dininin temelini oluşturur. Bu yüzden inanç esasları üzerinde duran Kelâm ilminin diğer bir adı da “Dinin asılları, kökleri, temelleri” mânasına gelen “Usûlü’d- Din”dir.
Bitkiler, köklerinden beslenirler. Eğer bitkinin kökü sağlamsa, bitkinin diğer unsurları da sağlam, değilse diğer unsurlar da sağlam değildir. Kök topraktan yeteri kadar gıdasını alamazsa, o bitki kurur ve ölür.
İnsan hayatında da inançlar kök vazifesini görürler.
İnsanın kişiliği, karakteri, inançları üzerine inşa edilir. İnanç sağlam ise, insan kişiliği, karakteri de sağlamdır. İnanç sağlam değilse, o insanın kişilik ve karakteri de sağlam olmaz.
İnancı sağlam insanlar zorluklara karşı dirençlidirler. Onlar pek çok zorluğun üstesinden gelirler. İnancı zayıf olanların iradeleri ise, çok zayıftır. Zorluklar karşısında dayanamaz, çabuk mağlup olurlar.
İnancı sağlam insanları manen yıkmak mümkün değilken, inancı sağlam olmayan insanları yıkmak çok kolaydır.
Tarihte inançları sağlam insanlara en güzel örnek Peygamber Efendimiz (sav) ve sahabelerdir.
1400 sene önce Peygamberimiz (sav), şartlar tamamen aleyhinde olduğu halde, tarihin hiçbir devrinde görülmemiş ve hiçbir beşerin de gerçekleştirememiş olduğu bir inkılâbı, çok kısa bir zamanda gerçekleştirdi. Câhiliye Dönemi’ni tamamen ortadan kaldırıp Kur’ân ve sünnete göre şekillenmiş, bütün insanlık âlemine örnek, yepyeni bir toplum, (bir ümmet) oluşturdu.
Peygamberimiz (sav) sayesinde putlara tapan insanlar, gece namaz kılan, gündüz oruç tutan dindarlara; çocuklarını bile acımadan öldüren insanlar, karıncaya bile ayak basamayacak kadar şefkatli bir hale geldiler. Üstelik onlar Peygamberimiz (sav)’den aldıkları terbiyeyle, daha önce bilgisiz, görgüsüz, cahiller iken bütün insanlık âlemine ilim öğreten, örnek, rehber insanlar haline geldiler, medeni kabul edilen milletlere hakiki medeniyeti öğrettiler.
Onların bu güzel hasletlerinin temelinde güçlü, kuvvetli olan imanları vardı. Onların imanı her şeyin üzerindeydi.
Sahabeleri örnek alan Ümmet-i Muhammed de, onların izinden gitti. Onlar da güçlü kuvvetli imanlarıyla, yüzyıllar boyunca, düşmanlarına galip geldiler, İslâm’ı dünyanın büyük bir kısmına hâkim kıldılar ve dünyanın en büyük kültür ve medeniyetlerini kurdular.
Fakat on dokuzuncu ve yirminci yüzyıllarda ümmet, Batı karşısında büyük bir bozguna uğradı. Batının materyalizm, pozitivizm, komünizm, evrim gibi felsefeleri, Âlem-i İslâm’a girdi. Bu felsefeler, ümmetin imanını tahrip etti. Pek çokları, imanını kaybetti, bu felsefelere taraftar oldu. Pek çokları şüphelere, vesveselere dûçar oldu. Toplumda İslamî yaşantı azaldı, ahlak bozuldu. İmandaki tahrip, diğer felaketlerin de başlangıcı oldu. Toplumda birlik kalmadı, insanlar arası bölünmeler, mücadeleler başladı. Siyasî, sosyal ve ekonomik pek çok sıkıntılara maruz kalındı.
İslâm âlemine baktığımız zaman, her tarafta bu problemleri çoklukla görürüz.
İçinde olduğumuz felaketlerden kurtulmak için, yeni bir iman hamlesine ihtiyaç vardır. Çünkü iman, bünyesinde po tansiyel muazzam bir gücü barındırmaktadır. Bu yüzden Üstad Bediüzzaman “Hakiki imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir” der. Bu potansiyel güç, bizim bütün problemlerimizi çözebilecek özelliklere sahiptir.
Toplumun imanını güçlendirebilirsek, geçmişteki parlak dönemlere benzer hallere kavuşabiliriz. Ümmeti yeniden canlandırabilir, insanlık âlemine örnek yeni bir toplum inşa edebiliriz.
Bugün huzur ve saadetini kaybetmiş bütün dünya, böyle bir toplumun özlemini çekmektedir.
***
Elinizdeki kitap yukarıdaki arzulara katkıda bulunabilmek amacıyla hazırlanmış, mütevazı bir çalışmadır. Kitap, başta Kur’ân ve sünnetten, geçmiş âlimlerin kitaplarından, bilhassa Üstad Bediüzzaman’ın risalelerinden istifade edilerek hazırlandı. Konular aklî, ilmî delillerle desteklendi.
Kitap hazırlanırken, imanî konuları yeni öğrenenler, bilhassa gençler göz önünde bulunduruldu. Dilin oldukça sade ve anlaşılır olmasına gayret edildi. Sıkıcı olmaması için konular mümkün mertebe kısa tutuldu. (Konuları daha tafsilatlı öğrenmek isteyenler için, başka bir kitabımız şu an hazırlık aşamasında.)
Kitapta, daha önceki kelâm âlimlerinin üzerinde durduğu, fakat günümüzde faydası olmayan bazı kelâmî konulara girilmedi.
Kitabımızın okurlarımıza faydalı olmasını Cenab-ı Hak’dan ümid ediyoruz.
Gayret bizden, Tevfik Cenab-ı Hak’tandır.